Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), taciz iddiası sebebiyle bir çalışanın işten çıkarılmasına ilişkin Garamukanwa / Birleşik Krallık davasında; inceleme kapsamında iPhone, e-postalar ve WhatsApp uygulamasında yer alan fotoğrafların kullanılması sebebiyle başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin talebini kabul edilemez buldu. Bu karar son dönemlerde sıkça tartışma konusu olan çalışanların özel yazışmalarının denetlenmesi hususunda yeni bir karar olması açısından büyük önem taşımaktadır.
Karara konu olayda başvurucu, ulusal sağlık hizmeti veren bir kuruluşta klinik müdürü olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, iş arkadaşı L.M. ile ilişki yaşamıştır. Bu ilişki sona erdikten sonra L.M.’nin daha önce iş yerindeki başka bir çalışan D.S. ile ilişkisinin olduğu iddiasını e-posta yoluyla bir arkadaşı ile paylaşmıştır. Bu iddiaları L.M. ve ilişkisi olduğu öne sürülen D.S.’ye de e-posta göndererek belirtmiştir. L.M.’nin şikâyeti üzerine, başvurucu L.M.’nin müdürü tarafından davranışlarının uygun olmadığı gerekçesiyle uyarılmıştır. Daha sonraki zaman diliminde L.M. ve D.S. işyerinde devam eden bir tacizin kurbanı olmuştur. E-posta adreslerine anonim birçok mesaj gönderilmiş ve eşyalarına zarar verilmiştir. Ayrıca anonim mesajlar bireysel ve toplu olarak diğer çalışanlara da gönderilmiştir.
L.M.’nin şikâyeti üzerine polis tarafından soruşturma başlatılmış ve başvurucu hakkında ciddi iddia ve delillerin olduğu bilgisi çalıştığı kuruluşa bildirilmiştir. Bunun üzerine başvurucu işten uzaklaştırılmış ve işyerinde de hakkında inceleme başlatılmıştır.
Polis tarafından yapılan incelemede, başvurucunun iPhone’undaki fotoğraflarda, anonim hesaptan gönderilen e-postaların en azından bir kısmının başvurucu tarafından gönderildiğini ortaya koyan bazı deliller bulunmuştur. Polis tarafından elde edilen bu deliller başvurucunun çalıştığı kuruluşa da aktarılmıştır. Yürütülen disiplin soruşturmasında bu deliller kullanılmıştır. Ayrıca soruşturma esnasında başvurucunun kendi isteğiyle iddialarını ispat amacıyla sunduğu Whatsapp ve e-posta yazışmaları da değerlendirilmiştir. Soruşturmanın sonucunda ise başvurucunun işine son verilmiştir. Buna karşılık dava açan başvurucu, soruşturma aşamasında özel yazışmalarının kullanıldığı gerekçesiyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir. Ancak iç hukuktaki mahkemeler tarafından bu iddialar reddedilmiş ve dava AİHM önüne gelmiştir.
AİHM yaptığı değerlendirmede daha önceki içtihatları doğrultusunda özel hayata saygı hakkının korunması için çalışanların yazışmalarının denetlenmemesi konusunda bir mahremiyet beklentisinin mevcut olması gerektiğini belirtmiştir. Ancak başvurucunun özel yazışmalarına ilişkin olarak müdür tarafından uyarıldığı ve bu sebeple soruşturmaya konu tarihten sonraki yazışmaları konusunda bir mahremiyet beklentisinin mevcut olamayacağı vurgulanmıştır. AİHM bu uyarının yeterli şekilde ön bilgilendirme niteliğine sahip olduğu sonucuna varmıştır. Ayrıca başvurucunun disiplin soruşturması esnasında kullanılan iPhone delilleri ve diğer özel delillerin kullanılmasına itiraz etmediği belirtilmiştir. Üstelik kendi isteğiyle özel yazışmaları da sunduğu ifade edilmiştir. Bu durumda başvurucunun mahremiyet beklentisini ortaya koyacak gerekçelere sahip olmadığı tespit edilmiş ve başvuru kabul edilemez bulunarak reddedilmiştir.
Bu karar, çalışanların işyerindeki iletişimlerinin denetlenmesine ilişkin esasları belirleyen Bărbulescu / Romanya (Büyük Daire) kararından farklı bir sonuca ulaşılması sebebiyle oldukça önem taşımaktadır. AİHM Bărbulescu kararında, nişanlısı ile özel yazışmaları incelenen çalışanın bu hususta mahremiyet beklentisine sahip olduğunu belirtmiştir. Belirlenen kriterler doğrultusunda çalışanın önceden yeterli şekilde bilgilendirilmediğini ve başvurulan yöntemin de ölçülü olmadığını ifade ederek özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu kararda ise Barbulescu kararında belirlenen esaslar çerçevesinde değerlendirme yapmış ancak taciz şikâyeti üzerine başvurucunun gönderdiği mesajlar sebebiyle müdür tarafından önceden uyarıldığı vurgulanmıştır. Dolayısıyla yazışmaların içeriğinin izleneceğine dair bu konuda önceden yapılan yeterli bir bilgilendirmenin mevcut olduğuna karar verilmiştir. Ayrıca soruşturma esnasında kullanılan delillere itiraz etmeyen başvurucunun bizzat kendisinin başka özel yazışmaları da sunması sebebiyle bu konuda bir mahremiyet beklentisinin olmayacağına da dikkat çekilerek karar verilmiştir.
Sonuç olarak; çalışanların bilgisayar, e-posta ve yazışmalarının denetlenmesi gereken hallerde AİHM tarafından belirlenen kriterler çerçevesinde gerekli adımların atılması önem arz etmektedir. Bu konuda önceden belirlenecek kurum içi politikalarla birlikte, her somut olayda çalışanların mahremiyet beklentisi çerçevesinde gerekli tedbirler alınarak soruşturmalar yürütülmelidir.