Anayasa Mahkemesi’nin (Mahkeme) 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) bazı maddelerini iptal ettiği 22.10.2014 tarihli ve 2014/161 sayılı kısmi iptal kararı 11.11.2015 tarihli ve 29529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Mahkeme, 6356 sayılı Kanun’un sırasıyla 25. maddesinin 4 ve 5 numaralı fıkraları ile 60. maddesinin 6 numaralı fıkrası ve 62. maddesinin 1 numaralı fıkrasında yer alan hükümlerin iptaline karar verirken, iptali talep edilen diğer 18 maddenin iptal istemini ise reddetti.
Mahkeme’nin iptal etmiş olduğu hükümler ve değerlendirmeleri aşağıdaki gibidir:
-
6356 sayılı Kanun’un sendika özgürlüğünün güvencesini düzenleyen 25/4. maddesinde yer alan “İşverenin fesih dışında yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.” hükmündeki “fesih dışında” ibaresi, bir sendikaya üye olan veya sendikal faaliyetlere katıldıkları için işten çıkarılan işçilerin sendikal tazminat alma haklarını ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla, bu düzenleme ile birlikte iş güvencesi kapsamı dışında kalan işçiler, sendikaya üye oldukları veya sendikal faaliyetlere katıldıkları için işten çıkarıldıklarında sendikal tazminat almaya hak kazanamayacaklardır. Oysaki sendikaya üye olmanın güvenceye kavuşturulmasının temelini, işçilerin sendikal nedenle ayrımcılığa karşı ve en önemlisi bu kapsamda iş akdi fesihlerine karşı koruma altına alınması oluşturmaktadır. Bu doğrultuda Mahkeme, iş güvencesi kapsamı dışında kalan işçilerin sendikal nedenle fesih halinde sendikal tazminattan yoksun bırakılmasının yalnızca sendika üyeliği hakkının sınırlandırılması ve güvenceden mahrum bırakılmasını değil, aynı zamanda bir bütün olarak sendikal hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ve teminattan yoksun bırakılması sonucunu doğurduğu değerlendirmesini yaparak hükmün iptaline karar verdi.
-
6356 sayılı Kanun’un yine sendika özgürlüğünün güvencesini düzenleyen 25/5. maddesinde yer alan “Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun 18, 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir.” hükmünde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesine göre dava açma hakkına sahip olunduğuna ilişkin olarak yapılan atıf nedeniyle; sendikal gerekçelerle iş akitleri feshedilen işçilerin sendikal tazminat davası açarak tazminat talebinde bulunabilmeleri için;
-
30 (otuz) veya daha fazla işçi çalıştıran bir işyerinde çalışıyor olmaları,
-
işyerinde en az 6 (altı) aylık kıdeme sahip olmaları ve
-
belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışıyor olmaları
gerekmektedir.
Mahkeme yukarıda değinilen düzenlemenin; Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesine, 10. maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine, 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesine ve 51. maddesinde düzenlenen sendika kurma hakkına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verdi.
-
Mahkeme; 6356 sayılı Kanun’un 60/6. maddesinde yer alan “Grup toplu iş sözleşmesine ilişkin uyuşmazlıklarda grev kararı, uyuşmazlığın kapsamındaki işyerlerinin bir kısmı için alınmış olsa dahi lokavt kararı uyuşmazlığın kapsamındaki başka işyerleri için de alınabilir.” hükmünün, Anayasa’nın grev hakkı ve lokavtı düzenleyen 54. maddesiyle benimsenen işçiler ve işverenler için eşit araçlar kullanılması gerekliliğine, grevsiz lokavt ile lokavtsız grevin sonuçlarının farklı olacağı vurgusuna ve lokavtın ancak greve karşı uygulanabileceği düzenlemesi ile Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesine aykırılığı nedenleriyle iptal edilmesine karar verdi.
-
Mahkeme son olarak; 6356 sayılı Kanun’un 62/1. maddesi ile “bankacılık hizmetlerinde” ve “şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde” grev ve lokavtın yapılamayacağına ilişkin düzenlemenin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesine, grev hakkı ve lokavtı düzenleyen 54. maddesine ve milletlerarası andlaşmaları uygun bulmayı düzenleyen 90. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesine karar verdi.
Mahkeme öncelikli olarak, bankacılık hizmetlerinde ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev ve lokavt yasağının ILO (Uluslararası Çalışma Örgüt) normlarına aykırı olduğunu ve ILO normlarına aykırı şekilde grev yasaklarının kapsamının belirlenmesinin hem grev hakkına, hem de örgütlenme hakkına yönelik ciddi bir müdahale ve sınırlama anlamına geldiğini belirtmiştir.
İlgili hükmün ILO normlarına aykırılığının yanı sıra Mahkeme, bankacılık hizmetleri ile şehir içi toplu taşıma hizmetleri kapsamındaki grev yasağının demokratik toplum düzeni için zorunlu olmayan ve ölçüsüz bir müdahale oluşturduğuna hükmetmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, grevin yasaklanabileceği işlerin ve iş yerlerinin geniş toplum kesimlerini ilgilendiren ve yaşamsal nitelik gösteren temel kamu hizmetleri olduğuna ve buna göre kesintiye uğraması hâlinde toplumun ciddi ölçüde zarara uğrayabileceği hizmetler ile insan sağlığını, millî savunma ve güvenliği ilgilendiren işler için grev ve lokavtın yasaklanabileceğine değinmiştir. Dolayısıyla Mahkeme; bankacılık hizmetleri ile şehir içi toplu taşıma hizmetlerinin, kamu düzeni ve toplum hayatını belirtilen nitelik ve seviyede doğrudan etkileyen faaliyetler kapsamında kalmadıklarını ve bu tarz hizmetlerde toplumun tümünü ilgilendiren nitelikte kamusal çıkarların bulunmadığını belirtmiştir. Mahkeme ayrıca bu yönüyle dava konusu kuralın topluma sağladığı kamu yararı ile bireylerin hak ve özgürlükleri arasında bulunması gereken adil dengeyi kuramadığı ve böylece Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesine aykırı düştüğünü belirtmiştir.